Hocamız hayatta iken ne kendisini ne de nasıl bir dava şuurunda olduğunu anlayabildik. Bunu canlı bir misal ile anlatacak olursak:
Ceviz kurdu gibidir; ki kurt, gireceği kadar bir delik açarak cevizin içine girer ve onu yemeye başlar. Buraya kadar normaldir. Fakat cevizi yedikçe şişer, karnı büyür. Yeterinde yükünü tutup doyunca gitmek ister ama girdiği delikten çıkamaz. Çünkü içi yenilen ceviz kurumuş ve sertleşmiştir; o deliği genişletmek artık imkansızdır. Oturup bekler; delikten çıkmak için tek çaresi zayıflamayı beklemektir. Ama çıktığında mevsim bitmiş, ortada aç ve cılız bir kurtçuk ve bir içsiz ceviz kalmıştır.
Kimi insanlardaki para ve mal-mülk hırsı ile evliyanın, alimlerin kıymetini bilmemesi de ceviz kurdu misali gibidir. O hırsı yenip, "Artık yeter!" dediğinde baharlar ve yazlar bitmiş olur. Geriye sadece ömrünün sonbaharı ve belki de çeşitli hastalıklar, ilaçlar ile geçirmek zorunda kalacağı, koskoca bir karakış kalmış olur...
Biz bu çalışmamızla, kıymetini bihakkın bilemediğimiz hocamızdan dinlediğimiz, inci misali değerli sohbetlerini yazıya geçirerek istifadeye sunma yolunda bir adım attık. Bütün çalışmalarımızı rızasına muvafık kılmasını Rabb'imizden niyaz ederiz...