Âdâbu'l-Mürîd, sûfilerin sohbetinde bulunanların, onlara bağlananların ve bir tasavvuf yoluna girenlerin uymaları icâb eden âdâb ve erkân ile seyr ü sülûk esnasında göz önünde bulundurulması gereken kurallardan bahseden, müridlere ve dervişlere kılavuzluk yapan eserlere verilen isimlerden birisidir.
Osman Şems Efendi, söz konusu Mesnevîsinde mürşid, mürşidin gerekliliği ve mürîdin âdabı gibi seyr ü sülûkla ilgili üç ana konuya temas etmiştir. Ona göre mürşid, çok az bulunan kıymetli mücevher gibi olup, onu bulmak için de o işin mütehassısı olmak gerekir. Nasıl ki inci elde etmek için denize girilmesi ve dalgıç olunması gerekiyorsa, kâmil mürşidi bulmak için de aynı şekilde bu yolun yolcusu olmak gerekir.
Osman Şems Efendi'ye göre tasavvuf yoluna girip bu yolda yürümek isteyen kişi, gerçek bir kâmil mürşid arayıp bulmalı ve bulunca ona cân u gönülden teslim olmalıdır. Teslim olduktan sonra ise ne mürşidinden başka bir şeyhten el almalı, ne de onun yanında bir başka kâmilden söz etmelidir. Çünkü bu yol ikilik kabul etmez.
Ona göre mürîd, mürşidinin huzurunda bulunduğu sürece onu rahatsız edecek ve kıracak her türlü söz, fiil ve davranıştan kaçınmalı, âdaba ve erkâna en ince noktasına kadar riâyet ederek kemâle ermelidir. Aksi takdirde boşuna çalışmış ve yorulmuş olur. Kısacası "usulsüz vusûl olmaz".