Anaksagoras'ın söylemini önemli, değerli kılan yön, günümüz biliminin evrenler tasarımına en yatkın, hatta onu en azından düşünsel anlamda beslemiş, Yeniçağ'a gelinceye dek bu anlamda katkı koymuş atomcular gibi parmakla sayılacak birkaç öğretiden biri olmasıdır. İlkçağ ve Ortaçağ öğretilerinin çoğu belli açılardan Anaksagoras'ın bilinç, kavrama düzeyinin oldukça altında kalmıştır.
Evren-ler tasarımına ilişkin düzenleme, düzene koyma, en azından insan usu açısından kavramayı ön koşul sayar. Kavrama gücü, geleceği planlamayı da olanaklı kılmaktadır. Kavramadan yoksun kişi ise, edilgenliği ile yaşamın savurmalarına maruz kalacaktır. Bu yoksunluk durumunda insanın tek seçeneği her anlamdaki inançlarına tutunmaktır.
Karşı karşıya olduğumuz gerçeklikler "çoğulcu-çokluklu" olduğuna göre, ne tek yönlü / yanlı, dar, tek düze tekil (monolektik), ne de -iki- karşıt konumlandırıcı, kutuplaştırıcı (diyalektik) değil, sınırsız etkileşimi dile getiren bir "çokluluk"lu okuma, açıklama gerektirir. Anaksagoras söyleminin temel önermelerinde örtük olarak yer alan, çok boyutlu gerçekliğin çoğulcu-çokluklu okuması, polilektik uslamlama, insanlığı geleceğe taşıyacak kökten değiştirici bir yaklaşım, işlenmeyi bekleyen bir öneri olarak önümüzde durmaktadır.
Özdeşlikten, çeşitliliğe, tekillikten, çoğulluğa geçiş, birbirini yineleyen, taklit edenlerin çokluğuna değil, ayrıksı görüşlerin çoğulculuğuna dönüşür. Bu da "söylemde demokrasi" dilinin yaşam bulmasıdır. Sürekli kendini yenileyici tutumu ile Anaksagoras söylemi, aynı zamanda "bilimin demokrasisi"ni gözetmeyi anlatır.
Klazomenaili (Urla-İzmir) Anaksagoras, bizlere, "ölümsüz doğanın yaşlanmayan evrensel düzeni"ni usu ile kavrayarak özgürleşen bir yaşam örneği sunmaktadır.
Ne mutlu, yaşamı kavramanın anlamlılığına uzanabilenlere...