Her şey bundan çok ama çok uzun zaman önce yaşandı. Normalde şimdiye dek unutulurdu ama öyle olmadı. Çünkü insanlar dünya denen bu gezegenin gezmedik yerini bırakmadılar; mağaralara girdiler, büyük okyanuslara daldılar, dağların zirvelerine tırmandılar, dev kayaları kaldırıp altlarına baktılar, uzaya uçtular, bulutların içlerini bile karıştırdılar. Ejderha yumurtaları bulmaya başladıklarında yeni bir hikâye başlıyor sandılar. Oysa bu yeni bir hikâye değildi, çok uzun zaman önce başlamış eski bir hikâyenin devamıydı. Baldağı Vadisi’nde ejderhalar ve insanlar bir arada yaşardı. Buz ejderhaları, kozmik ejderhalar, ejder kaplumbağaları, yer altı ejderhaları, ateş ejderhaları, ağladıkça gözlerinden değerli taşlar dökülen duygusal ejderhalar ve... Tabii ki insanlar. Aslında bu hikâyeyi size anlatmaya hiç niyetim yoktu ama bazen olacakları önlemenin tek yolu budur ve birisinin cesurca her şeyi en baştan anlatması gerekir. İşte o kişi benim. Ben ejderhalar ve insanlar arasında ara buluculuk yapmış erdemli bir profesörün altıncı kuşaktan torunuyum. Hikâyeyi bilen ve ailemden geriye kalan son kişiyim. O yüzden bu görevi ben üstleniyorum. Size gerçekleri anlatma görevini. Tuğba Coşkuner’in kaleminden çocuklar için hem macera dolu hem fantastik hem de sıcacık bir kitap