Hepsi (Bütün gün Bourton’u, Peter’i, Sally’yi düşünmüştü.) yaşlanacaktı. Oysa önemli bir şey
vardı, Clarissa’nın hayatında gevezeliğe boğulan, çirkinleşen, karanlığa gömülen, gün geçtikçe
soysuzlaşan, yalan dolana karışan bir şey. İşte o genç adam bu önemli şeyi korumuştu. Ölüm
bir meydan okuyuştu. Ölüm iletişim kurma çabasıydı, insanlar gizemli bir şekilde ellerinden
kaçan öze ulaşamayacaklarını hissediyorlardı, yakınlık uzağa çekilmişti; daha az kendinden
geçiyordu insan, daha çok yalnız kalıyordu. Ölüm bir kucaklaşmaydı.
I. Dünya Savaşının gölgesinde, Avrupa’nın karar verici, yönlendirici, üzerinde güneş batmayan
ülkesi İngiltere’de Clarissa Dalloway; etrafında bulunan eşi, kızı, arkadaşları, tanıdıkları,
misafirleri, çalışanları çerçevesinde kurulmuş rahat atmosferinde yaşamaktadır. Merkezinde
Clarissa Dalloway olan bu yaşamı anlatırken bu yaşama dâhil olan her bir karakter üzerinden
ele alınan hayat, sınıf çatışması, bilimsellik, varlık, aristokrasi, evlilik, savaş, milliyet, sömürü,
sevgi, yokluk, toplum, annelik, intihar, mutluluk gibi kavramların sorgulanması Virginia
Woolf’un eşsiz anlatımı ve kurgusuyla Bayan Dalloway’de.