Ve sonunda bir gün Beyaz Diş kulübenin açık duran kapısından beklediği felaketin belirtisi olan
bavulu gördü. Sevgili efendisi eşyalarını bavula yerleştiriyordu. Üstelik bir sürü gidip gelen
oluyordu. Kulübenin o alışılmış, sakin havasının yerinde yeller esiyordu şimdi, artık bir hay
huydur, garip bir kargaşalıktır gırla gidiyordu. İşte bütün bunlar beklediği felaketin kesin
belirtileriydi.
Beyaz Diş o ana dek yalnızca önseziyle kestirebildiği şeyi şimdi gözüyle görüyor, daha iyi
kavrıyordu. Sevgili efendisi kaçmaya hazırlanıyordu. Geçen gidişinde kendisini götürmemişti,
öyleyse hiç kuşkusuz şimdi de götürmeyecekti.
O gece tam bir kurt gibi uzun uzun uludu. Tıpkı yavruyken ormandan kaçıp kampa döndüğü ve
Gri Kunduz'un çadırının olduğu yerde çerden çöpten başka bir şey bulamadığı zamanki gibi
şimdi de burnunu yıldızlara doğru kaldırmış, içini onlara döküyordu. Kulübedekiler yatalı pek
fazla olmamıştı.