Filmlerin başlama anının, uykuya geçme anıyla eş olduğu söylenir. Işıklar kapandığında, karanlığın içinden bilmediğimiz bir dünyaya geçerek, kayboluruz. Görünmeyeni gösteren bu büyülü yolculuğun adı “film seyretmektir.” Film boyunca yaşanan süreç aynı zamanda terapötik bir süreçtir. Çünkü filmler ruhsallığımızın en derinine inerek, onu değiştirme gücüne sahiptirler. İnsanın içinde duran ama fark etmediği şeyleri ortaya çıkartarak, “onunla yüzleştirirler.” Bu yüzden her film seyircisi, seyrettiği her filmle sadece kendisine ait ve bir daha tekrarlanamaz, her seferinde yeniden tasarlanan özel bir ilişki kurar. Aslı Aktümen de iyi bir sinema izleyicisi. Üstelik bir hekim ve psikiyatrist. Bu kez kendisi uzanmış divana. Kapatıp gözlerini yavaşça, geçmişle gelecek arasında, hayalle gerçek arasında ve ışıkla karanlık arasında gidip geliyor. Bize seyrettiği filmlerden söz ediyor. Aktümen’in yazıları içimizdeki sinema hevesini ateşlemek ve yeni ilham kapılarını açmak için birebir.
Ercan Kesal