Edebiyatın anlık etkilerinden hiper-iletişimin, küreselleşmenin ve spor kültürünün etkisine kadar günümüzün çeşitli olgularını göz önünde bulunduran Hans Ulrich Gumbrecht, tarihle ve zamanın akışıyla olan ilişkimizde önemli bir değişim olduğunu belirtiyor. “Tarihselci” bakış açısından miras alınan kavramları kullanmaya devam etsek de, algılarımızı, deneyimlerimizi ve eylemlerimizi şekillendiren, bugün içinde yaşadığımız zamanın gerçek inşası artık “tarihselci” değil. Bunu tam olarak fark etmeden, artık “kapalı gelecek” ve “her zaman mevcut geçmiş”in (geride bırakmayı başaramadığımız bir geçmiş) bir araya gelerek “her zaman genişleyen bir eş zamanlılık/geniş şimdisi” ürettiği yeni ve isimsiz bir alanda yaşıyoruz. Varoluşumuzun temelinde olan bu değişim, kendimiz ve maddi dünyayla ilişkimiz hakkında düşünme biçimimiz üzerinde karmaşık sonuçlara sahiptir. Dijital medyanın her an yaşamımızda var olması da fiziksel mekâna dair dokunsal algımızı ortadan kaldırarak dünyayı kavrama biçimimizi değiştirdi. Gumbrecht, günlük gözlemlerini zenginleştirmek için dil felsefesindeki ustalığından yararlanarak farklı alanlar arasında yaptığı düşünsel yolculukla dünyadaki “geniş” varlığımızın çarpıcı taslaklarını çiziyor.