"Efendim!
Sizi çoktan beri pençe-i zaliminde inlemekte olduğum aşktan haberdar etmek için bu mektubu yazarken düçar olduğum helecanı kabil değil, tarif edemem. Sizi ilk defa Florya´da gördüğüm günden beri kalbimde tatlı bir aşkın tulu´nu hissediyorum. Sizi sevdim, o kadar ciddi sevdim ki, ruhumu şiddetli bir ıstırap-ı aşk bürüdü. Ah meleğim! Sizi görmek isterim, size aşkımı itiraf ediyorum. Aşkıma merhamet ediniz. Sizni aşkınız ile dolu olan kalbim bir volkan gibi yanıyor. Yaşamakta olduğum hayata muttali olsanız halime acır ve size ne kadar şiddetli bir aşk ile merbut olduğumu anlardınız. Sizin bir bakışınız gönlüme, aşkıma, kalbime sahip oldu, sizi bütün kalbimle sevdim. Yanıyorum! Ah bu aşkımı herkesin kullandığı kelimelerle söylemeye utanırım. Elime kalemi aldığım zaman bütün teessüratımla yazmak istiyordum; Heyhat! Size karşı olan aşk ve muhabbeti, kalem kabil değil yazamıyor, sizi ciddi olarak seviyorum, halime merhamet ediniz güzelim. Baki takdim-i muhabbet eylerim. Ruhum meleğim!