Dil araştırmalarının tarihi, felsefeyle başlar. Günümüzde de felsefenin etkili akımları dile yöneliktir. Filozofların dille ilgili çalışmaları, dilin sürekliliğine güçlü bir vurguyla 'dile dönüş' hareketi olarak nitelendirilmektedir.
Dilbilimin temeli de felsefe içerisinde doğup şekillenmiştir. Düşünceyle ilgili diğer bilimlerle birlikte dilbilim de, bütün gelişimi boyunca felsefeyle sıkı bağlarını korumuştur.
Biz, bu çalışma ile yolunu felsefeden ayıran dilbilimin, çok farklı bilim dalları ile ortak alanlar oluştururken, özünde var olan zengin felsefi geçmişe tekrar dönüp bakmasını istedik.
Bu çalışmada dil, dilbilim ve felsefe ilişkisi tarihi gelişim sürecinde ele alındı. Fakat bu, bir felsefe tarihi değildir. Bir dilbilim tarihi de değildir. Çalışmanın amacı, felsefe ile dilbilimin, ayrı ayrı dallar olarak gelişseler de ortak bir kökü, ortak bir geçmişi, ortak soruları olduğuna dikkat çekmektir. Bu kitapta, dili ve felsefeyi ortak olarak ilgilendiren, aynı zamanda onları birbirine bağlayan konular temel başlıklar altında toplandı, alt başlıklarla da konu yer yer Türkçe açısından belli yönleriyle ele alındı.
Dil ile ilgili felsefe tarihi boyunca ortaya konulan görüşler, dilin insan yaşamındaki rolü ve işlevi bakımından, araçsal dil yaklaşımı ve araçsal olmayan dil yaklaşımı bir arada gözden geçirildi. Dilin; duyguları, düşünceleri, ideleri ve tasarımları, yani içsel olanı ifade etme aracı olduğunu öne süren araçsal dil yaklaşımı ile dilin bir araç olarak ele alınamayacağını ve insan yaşamının dilden bağımsız olarak anlaşılamayacağını öne süren karşıt görüş, filozofların gözünden değerlendirildi. Fakat her altbölümde özellikle bir dilbilimci için yeni araştırma alanı oluşturabilecek düşüncelere yer verdik, her altbölümün sonunda da yine dilbilimsel bakış açısıyla ya soru ya da ekleme biçiminde bazı görüşlerimizi dile getirdik.
Biz, dünyayı yalnızca "insanın insan olarak, toplumun toplum olarak varoluşunun bir koşulu" olan bir dil aracılığıyla değil, bir DİL içerisinden de anlamak gerektiğini düşünüyoruz.