Teknolojik gelişmeler, ekonomik devrimler ve büyük dönüşümler arasında doğrudan bir ilişki vardır. Teknolojik gelişmelerin yıkıcı etkileri ilk önce ekonomik yapıları etkiler ve yeni bir dünyanın maddi temelini oluşturur. Maddi dönüşümler daha sonraki aşamada, inançları, değerleri, tutumları, düşünme biçimlerini ve ideolojileri kapsayan sembolik yapılar ile, ritüelleri, sanatı, edebiyatı ve kültürel ifadeleri içeren kendisine ait zihnî yapıları ortaya çıkarır. Yeni teknolojiler ve devrimler arasındaki ilişki Dünya 3.0 çağının ortaya çıkmasının da altında yatmaktadır. Ancak bu defa, teknolojinin doğasında meydana gelen gelişmeler önceki dönemlere göre çok daha derin ve yıkıcı ve dönüştürücü bir sürecin önünü açmış durumdadır. İçinde bulunduğumuz zaman diliminde yaşanan bu devrim niteliğinde gelişmeler sanayi çağının yeni bir fazı olarak sınırlandırılamaz. 21. Yüzyılda ortaya çıkan yıkıcı teknolojilerin ortaya çıkardığı bu devrimsel dönüşüm, insan uygarlığının yeni bir aşaması olan Dünya 3.0 çağını temsil etmektedir. Bu anlamda içinde bu bağlamda, Dünya 3.0 çağının ortaya çıkmasına yol açan teknolojik gelişmelerin yıkıcı etkisini, ekonomi, devlet, siyaset, toplum, çevre, kentler, jeopolitik dengeler kısacası sanayi devriminin ortaya çıkardığı bütün yapılar ve bütün sektörler üzerindeki gözlemleyebiliriz. Dünya 3.0 çağına geçişte yaşanan çalkantılar önceki dönüşümlere göre çok daha derin ve kapsamlıdır. İçinde bulunduğumuz dönemde teknolojinin akıllı, özerk, dağıtık, hızlı, bağlantılı, digital, humanistik doğası artık önceki dönemlerden farklı olarak, kendisini besleyen bir döngü yaratarak değişimin bizzat kendisi haline gelmiş durumdadır. Bu kitapta, Dünya 3.0 olarak tanımladığımız bu topyekün dönüşümü ortaya çıkaran teknolojilerin değişen doğası ve dönüşümün ekonomik, toplumsal, siyasal, jeopolitik, çevresel ve kentsel alanlardaki etkileri incelenmektedir