Nüfusun artmasıyla doğal ortamları bitme noktasına gelen şehirlerde, uzlete çekilmek imkânsız hale geldi. Güne, kuşların cıvıltısıyla değil cep telefonlarının baş ağrısı yapan yaygaralarıyla başlıyoruz. Mekanik gürültünün had safhaya çıktığı şehirlerde; doğanın sesini duyamaz, kendimizi dinleyemez olduk. Ne dinlenebiliyoruz ne de dinleyebiliyoruz...
Kendini dinlemek; hayatın manasını bulmanın, hikmet ışığına kavuşmanın yoludur. Bu yol, zifiri karanlık gecelerde gözlerden uykuyu uzak tutmak kadar gönüllerden ve kalplerden uykuyu uzak tutmakla bulunabilir. Geceler yardımcıdır kendini bulmaya... Geceler rehberdir yön tayin etmeye... Geceler varıştır menzili uzak noktaya...
Güneşin kaybolduğu vakitler şehir hayatının uzlet zamanıdır! Yağmurlu gecelerde minarelerin ışığını seyretmek, fecir vaktinden önce okunan ezanı kalbimize dinletmek, yaz iftarlarında soğuk suyu çatlayan dudağımızda hissetmek, zifiri karanlık gecelerde yağarken sadece sokak lambasının etrafına düşen kar tanelerini görmek...
Emanetin farkına varmak için şimdi kendimizi dinleme zamanı.