Dış dünya problemi görünüş ve gerçeklik kavramları etrafında şekillense de ampirist
gelenek bu sorunu algısal temsil teorisi ile temellendirir. Esas mesele öznenin dışsal
nesnelerin varlığını nasıl biliyor olduğudur. Başka bir ifadeyle algılarımız, nesneleri
algılamazken de onların varlığından nasıl emin olabiliyor? Dış dünya probleminde
Descartes öncü isim olarak görülse de solipsizme giden yoldaki keskin dönüşü yapan
Locke’tur. Berkeley ve Hume rehberliğinde de nihai noktaya ulaşılır.
Bu çalışmada deneyci olarak anılan Locke, Berkeley ve Hume’un dış dünyadaki
nesnelerin varlığına ilişkin getirdikleri çözüm önerileri ele alınmaktadır. Bu doğrultuda
ampirizmin ilkeleri dış dünya problemine uygulanılarak onu çözümlemeye ve algıyı
temellendirmeye yönelik bir sorgulama yapılıyor.