1. Dünya savaşı arefesinde siyaset literatüründe adından sıkça sözedilen "Turan" kavramı, savaşın müttefikler aleyhine sonuçlanmısa ve yeni Cumhuriyet Türkiye'sinin kurulumasıyla unutulmaya terk edilir. Ermeni Nalbantyan kardeşlerin "İstanbul"dan hareketle, İran platosu, Çin Türkistan'ı, Tanrı Dağlarından kuzey-batıya çizilen bir yayla Ural-Altay, Finlandiya, Baltık kıyıları ve Macaristan'dan İstanbul'a dönüş olarak tanımladıkları tarihin coğrafi kalbi olan bu mekan "Turan" burada yaşayan Osmanlı Türkleri, Kazan ve Kafkasya Tatarları, Türkmen, Özbek, Mançu, Kırgız, Tunguz, Bulgar, Fin ve Macarlar da "Turan" haklarıdır. Klasik imparatorlukların tasfiyesiyle sonuçlanacak 1. Dünya savaşı esnasında bi tarihi coğrafi mekan, yeniden şekillencek bir dünyanın oluşumunda birinci dereceden olayların hüküm ferme olduğu mücadele sahasıdır. Jeo-politik gerçekleğin tabii bir gereği olarak, İttihat ve Terakki ile Bolşevik devrimi esnasında zirvede cereyan eden Türk-Sovyet ilişkileri hakkında Zare Vand, bu eski iki hası devletin şaşırtıcı yol arkadaşlığı için "...Tarih, Rus konünistleriyle, Türk pan-Türkistlerin işbirliğine şahit oluyordu ki, bu durum çağdaş tarihin ilginç olduğu kadar, ironik bir başlangıcıydı" demekten kendini alamayacaktır. "Turan" kavramıyla, bu kavramı anlamlandıran, tarihi, siyaci ve kültürel boyutlarıyla, İttihat ve Terakki'den,Ermeni meselesine, Türk-Sovyet İngiliz ilişkilerinden, Cumhuriyet Türkiyesi'nin kuruluşuna kadar yakın dönem tarihine ışık tutacak pek çok konuya Ermeni cephesinden nasıl bakıldığı oldukça ilginç.