Son otuz-kırk yıldır akademik dünyada ve kamusal alanda karakter ve kişilik üzerine daha fazla konuşur olduk. Kimilerine göre karakter artık ölmüştür, çünkü onun varlığını mümkün kılan sosyal ve kültürel koşullar artık mevcut değildir. Hiçbir siyasi ve etik söylem, eğitim politikası veya ekonomik destek bu gerçeği değiştiremez. Kimilerine göre ise karakter yeniden doğmaktadır, çünkü ona eskisinden daha fazla ihtiyacımız var. İlginç olan şu ki, çağdaş toplum paradoksal olarak bir yandan karakteri ve kişiliği gizlerken öte yandan bunlar üzerine konuşmamızı gerekli kılan sosyal, siyasal, iletişimsel ve psikolojik durum ve olaylar üretiyor. Bu çalışma, modern toplumlarda karakter ahlakının dayandığı sosyolojik olgunun değişmiş olduğu gerçeğini kabul etmekle birlikte, karakterin hala neden önemli olduğunu felsefi, psikolojik ve eğitimsel boyutlarıyla ele alarak açıklamaya çalışmaktadır.