Türkiye'de 1980 yılından itibaren ihracata dayalı büyüme stratejisi benimsenmiş ve temel iktisat politikaları da bu yönde oluşturulmuştur.
Liberalizasyon süreciyle birlikte ulusal ekonomik yapılar da başta büyüme konusu olmak üzere birçok bakımdan dışarıya bağımlı hale gelmiştir. Özellikle gelişmekte olan ülkeler için büyümenin finansmanında yabancı kaynaklar çok yönlü riskleriyle birlikte önemli bir alternatif olarak ortaya çıkmıştır. Söz konusu ülkeler bütün ilgiyi yabancı sermayeyi ülkeye çekebilme noktasında yoğunlaştırırken yabancı sermaye ve yatırımları, finans kesimi başta olmak üzere hemen türk sektörlerde ulusal tasarruflardaki yetersizlikleri ikame eden büyük bir güce kavuşmuştur. Dış ticaret de bu gücün dengelenmesinde üzerinde önemle durulan bir alternatif olarak değerlendirilmektedir. Finans, Dış Ticaret ve finansal kesimin ve dış ticaretin reel kesim ve dolayısıyla büyüme sürecinde ifade ettiği anlam üzerinde durulmuştur.