İngilizler için Şekspir ne ise bizim için de Fuzûlî en az odur. Bir farkla ki, İngilizler, üniversiteleriyle, eğitim kurumlarıyla, özellikle adına kurdukları enstitüleriyle ona "millî bir hazine" gibi sahip çıkarlarken biz Fuzûlî'yi -tıpkı yaşarken olduğu gibi- kendi hâline bırakışmışız. Şekspir üzerine yapılan çalışmalar, başlı başına bir kütüphane oluşturacak kadar zengin bir külliyata sahip iken bizim Fuzûlî'miz gerçek değeriyle mukayese dahi edilemeyecek derecede az araştırılmıştır. Gerçi Fuzûlî ve eserleri üzerine pek çok kitap, makale yazılmış, muhtelif bilimsel toplantılar da düzenlenmiştir, ancak Fuzûlî gibi "uçsuz bucaksız bir derya"nın heybet ve haşmeti yanında bunlar çok ama çok kifayetsizdir.
Türkiye'de Fuzûlî adına yapılan kitap çapındaki bütün araştırmalar iki kitap rafından fazla yer işgal etmez. Elinizdeki kitap da aslında bunun bir belgesidir. Süleyman Nazif gibi devrinin düşünce, kültür ve edebiyat sahasının en önemli şahsiyetlerinden birinin Fuzûlî üzerine yazdığı monografinin hâlâ yeni Türk alfabesine çevrilmemiş olması bu ilgisizliği, kayıtsızlığı ve kifayetsizliği yeterince göstermiyor mu? Kitabın bugüne kadar Latin harflerine aktarılmamış olması bir tarafa, Fuzûlî üzerine yazılan kitaplarda, makalelerde, hazırlanan tez vb. çalışmaların büyük çoğunluğunda bu esere atıf yapılmaması, ilgililerin böyle bir eserin varlığından dahi haberdar olmadıklarını göstermektedir.
Fuzûlî Külliyatı'na önemli katkı sağlayacağı düşüncesiyle, bahsettiğimiz kitaplardan en hacimlisi olan Süleyman Nazif'in eseriyle işe başladık. Sırada diğerleri var.