Bir zamanlar yaşlı bir atın kuyruğunda salına salına gezinirdim. Uzun, gür ve siyahtım. Beni usulca kestiklerinde ne
yapacaklarını ilk başta anlayamadım. Bir yolculuğa çıktım. Az gittim uz gittim. Üsküdar’da bir eve vardım.
Heyecanla karşılandım. Gül dalıyla sarılıp bağlandım. Suya ilk değdiğimde ürperdim, boyalara karışınca
renklendim. Ve bir zaman sonra anladım ki artık ben bir fırça idim. Bir ebru fırçası. Böyle güzel bir sanata eşlik
edeceğim için sevindim. Ustamı tanıdıkça da sevincim her gün çoğaldı. İstedim ki onu daha çok kişi tanısın. Bu
yüzden anlatmaya karar verdim sevgili ustamı. Kıymetli büyüğüm Mustafa Düzgünman’ı…