Göçebe ve göçebelik olgusu ülkemiz akademik çevrelerinde üzerinde hemen hemen hiç durmadıkları konulardan biridir. Bunda antropoloji kürsülerinin zayıflığının rolü elbette tartışılmazdır. Ancak diğer tarafta bu eksiklik, tarihe yapılan vurgularda ?imperatorluklar kurma" geleneğine sahip söylemle de çelişki oluşturmaktadır. Zira, tarihin oluşumundan, coğrafyanın vatanlaşmasına, nüfus hareketlerinden, iskan politikalarına, halk kültüründen, vergi sistemine, sınıfsız toplumdan, sınıflı topluma geçişe kadar ?devlet" oluşumunun temelleri kadim çoban/göçebe kültürü üzerine inşa edilmiştir.
Sovyet Bilimler Akademi geleneğinin son temsilcilerinden sayılan ve tanınmış dünya göçebe kültür tarihçilerinden olan A. Hazanov bu çalışmasında Orta Asya bozkırlarının başına buyruk at çobanlarından, Tibet'in yak sığırtmaçlarına, Sibirya taygalarından, Laponya'nın ren geyiği çobanlarına, Orta Doğu'nun devecilerinden, Afrika Boynuzu göçebelerin kadar geniş bir beşeri coğrafyanın tarihini yerleşik-göçebe olgusu üzerinden antropolog olarak okuyor.
Tarih, ?Bozkır imperatorluklar" dendiğinde Hun, Göktürk, Cengiz, Timur, Babür, Osmanlı, Selçuklu devletleriyle, benzeri bazı Orta Doğu ve Mağribi devletlerini akla getirmektedir. Bu devletlerin teşekkül devirleriyle, parçalanmaların ardında yatan gerçek ise, Hazanov'un tabiriyle yerleşik-göçebe veya İranî-Turaniler arasındaki mücadeleler oluşturmaktadır. Hazanov, göçebelerle, yerleşikler arasında devam eden bu ezeli kavganın sosyal, politik ve kültürel tahliliyle, sosyal antropologlara, tarihçilere ve halkiyâtçılara konuyla ilgili geniş bir ufuk açmaktadır.