Spinoza'nın fenomenolojiyle birlikte ya da ona karşı nasıl okunabileceği sorusu şimdiye kadar epeyce ihmal edilmiş bir soru. Gölgenin Spinoza ontolojisinde tözün uzam ve düşünce sıfatlarının sonsuz tavırları arasından görüngüsel bir yansıma olarak yorumlanabilmesi bu ihmal edilmiş soruya cevap arama teşebbüsüdür. Yazar gerçekliğin devinimine ilişkin bir "iz sürme" etkinliği olan metafizik soruşturmasında en az "nesne" kadar "gölgenin" de yol gösterici olabileceğini ağır ağır sezdirmeye çalışır. Okur da bu soruşturmada çok katmanlı bir tasarıyla karşılaşır, katmanları açarak ya da onları aşarak "şeyler dünyasında" ilerler.
Deleuze'ün de dediği gibi felsefe bir kavram yaratım sürecidir. Bu bakımdan Gölgenin Felsefesi sonuçları önceden tasarlanmış belli çıkarımların önüne geçer, kendi anlamını aşarak yorum farkını gözetmeye çalışır. Metinde yer yer yeni katmanlar kurulur, yer yer dağılır; gölge kavramı görüngü üzerinden yeniden yapılanır. Spinoza metafiziğine paralel bir düzlemde ilerleyen "gölgenin fenomenolojisi" kuralları değişken felsefi bir oyuna dönüşür.