İnsanlık tarihi aynı zamanda bir Hak-batıl mücadelesidir. Bu mücadele Kabil’in kardeşi Habil’i öldürmesiyle somutlaşmıştır. Peki, kim haklı, kim
değil? İşte bu sorunun cevabı tek tek her bireyin ve topluluğun zihin altyapısı, düşünce dünyası ve inancı ile şekillenir, eylemleri ile de tezahür eder.
Tarih boyunca dünyada olup bitenleri doğru okuyup anlayabilmek için insan nedir, nasıl ve niçin yaratılmıştır, görev ve sorumluluğu nedir, ölüm ve
sonrası insanı neler bekler vs. sorularına sahici cevaplar aramalıyız.
Bu ve benzeri sorular/sorunlar anlaşılmadan bugün Siyonist Yahudi devleti İsrail’in Filistin’de çocuk, kadın, yaşlı, engelli demeden işlediği cinayetlerin,
katliam ve soykırımın arkasında tüm imkânları ile seferber olan batılı devletler ve onlara teslim olmuş sözde Müslüman devlet erkânı anlaşılamaz.
Kendilerini efendi ve üstün ırk, diğer bütün insanları kendilerine hizmet için yaratılmış birer köle, bütün kadınları “şeytanın yeryüzündeki ajanları” olarak
kabul eden bir inanç sistematiğinden başka ne beklenebilir ki.
Bütün insanlığın yeniden fabrika ayarlarına dönmesi ve insanın yeniden “yeryüzünün halifesi” olabilmesi ancak yaratıcısı ile barışık bir iletişim, “Hakk’a
teslim-Hakkı teslim” anlayışı ile örgütlenmiş, sivil ve örgütlü bir toplumsal mücadele ile mümkün olacaktır. İşte bu kitap bunun nasıl olacağını ifade için
kaleme alındı. İşimiz zor ancak imkânsız değil.