dokuzuncu hariciye koğuşuna doğru ağaçların bile sıhhatine
imrenerek yürürdüm
*
hastalıkla tabiat arasındaki büyük tezadı anlıyorum. bu, bir bahçeden hastahaneye girerken ve bir hastahaneden bahçeye çıkarken en çok hissedilen şeydir
*
mizacıma zıt ihtarlar yapan doktorlara kızıyordum. hepsinde aynı kusuru buluyordum: tedavilerinde hastanın psikolojisine yer vermemek
*
her şey bana çok yeni ve garip görünüyor. hele koku.
hastahane hayatı dışarıdan yalnız bir koku ile ayrılıyor. bu koku hastahanenin ruhudur
*
dünyanın bütün tavanlarına lanet olsun. arka üstü yatmaktan usandım
*
yarın hastahaneden çıkacağım. dışarıda yaşamaktan korkuyorum. burada ıstıraba ve tevekküle o kadar alıştım ki, onları bırakırsam ruhumun bir parçası kesilmiş gibi boşluk duyacağım; bırakmazsam isyansız nasıl yaşayacağım
*
büyük bir hastalık geçirmeyenler, her şeyi anladıklarını iddia edemezler
*
bir gün hastahanelerde okunmak için bir roman yazsam?
peyami safa, dokuzuncu hariciye koğuşu, 1930