Hidayet ya da dalâlet, insanın ilmi nerede kullandığı ile ya da nasıl kullandığı ile doğru orantılıdır. Bir neşter, doktorun elinde hayat kurtarırken, bir
caninin elinde can almaktadır. Bu sebeptendir ki Allah’ın cahil dediği kişi ya da toplum, bilgiye sahip olduğunda o ilim ifsadın aracı olur ve cahilliğin
artmasına sebep olur. O gün yaşanan çağdaş cahiliyedir.
İlim, Allah erinin, hidayet erinin elinde olursa o takdirde hayrın ve güzelliklerin aracı olur. İlim, insanlığın ihya aracı olur.
Bugün ilim, müstekbirlerin ve müstevlilerin elinde savaş aletine dönüşmüş ve dünyamızı baştan başa hapishane, mahpushane ve tımarhaneye
çevirmiş ise, kendi kötülüğünden değil, yanlış ellerde yanlış sonuç vermesindendir.
Şimdi ilim gerçek sahiplerini beklemektedir. “At binenin, kılıç kuşananındır.” demiş atalarımız.
Cahiliyye karanlıklarından İslâm’ın aydınlığına çıkabilmek için hakkın hakimiyyeti gereklidir. Hak ise, her şeyin yerli yerinde olması demektir. Hak
gelince, batıl zaten yok olup gidecektir. Onun için tüm vazifemiz hakkı hakim kılmak, “Hak” adına gayret göstermektir.
Mehmet Akif’in diliyle,
“Ey dipdiri meyyit, İki el bir baş içindir.
Davransana... Eller de senin, baş da senindir!”