Allah-u Teâlâ'nın seçtiği gayb erleri ve Hızır (a.s.)'ın her devirde seçtiği yar¬dımcıları genelde bir kenarda duran, ümmî zatlardır. Bunu herkes kendine baz alarak ümmî meşâyihi ve kenarda duran fukarayı hor görmesin. Kim bilir belki ilm-i ledün onlardadır. Basireti olana bu kadar söz kifayet eder. Hakk'ın yüzünü görmek isteyenler her yüzü Hakk bilsinler. Hızır (a.s.)'ı bulmak iste¬yenler her gördüğünü Hızır bilsinler. İster Peygamber, ister kitap sahibi Nebi, isterse de Musa (a.s.) gibi Firavun'u helak etmiş Tevrat sahibi Peygamber olsun, bu kadar rütbe ve makamdan inip Hızır (a.s.) gibi ümmî bir kimseye talebe olması, Musa (a.s.)'m teslimiyeti¬dir. Bu büyük bir iştir ve büyük bir marifettir. Musa (a.s.), ilm-i ledün tahsili hatırasına büyük bir teslimiyet göstermiştir ki, bu hâl gayb ehli katında "İcâzet-i Ekber"dir; ki Musa (a.s.) gibi olmayan buna kadir olamaz vesselam. İlm-i ledünün esrarı. Anka derler bir kuştadır. Bakışı arslanda kaldı. Doğuşu hâlâ koçtadır. Harabat ehline hor bakma zahit Hazineye mâlik viraneler vardır. Mecmâ-ül Bahreyn... Hızır Aleyhisselâm