İnsanın temel ihtiyaçlarını karşılama mecburiyeti, merakı, yaşadığı dünyayı tanıma ve hâkim olma isteğiyle başlayan bilimsel faaliyetler, felsefeden mantığa, matematikten geometriye, tıptan astronomiye, tarihten coğrafyaya farklı bilim disiplinlerini ortaya çıkarmıştır. Ancak ortaçağın başlarında yaşanan rekabetler, geçimsizlikler, üstünlük mücadeleleri ve tahrip gücü yüksek savaşlar bilimsel çalışmaları durma noktasına getirmiş, oluşan birikimi yok olma tehlikesine sürüklemiştir. Böylesi bir ortamda İslam inancının bilimi teşvik eden iç dinamikleri sayesinde Müslümanlar, bilimsel faaliyetlere yeni ve etkin bir aktör olarak dâhil olmuşlar, sekteye uğrayan çalışmaları yeniden başlatmışlardır. Dünyanın çeşitli yerlerindeki bilimsel birikimi incelemişler, yeni düşünce ve icatların kapılarını aralamışlardır. Bu sayede VIII-XI. yüzyıllar arasında bilim dünyasında bugünkü baş döndüren hıza benzer gelişmelerin yaşanmasını sağlamışlardır. Neredeyse tüm bilim dallarında yeni düşünce akımları ve metodolojiler geliştirmişler, eşsiz eserler vücuda getirmişler, yaptıkları icatlarla bilimlerin yeniden ve daha sağlam temeller üzerinde yükselmesinin sağlamışlardır. “Altın Çağ” olarak isimlendirilen bu dönemde birçok Müslüman bilim insanı yer almıştır. Ancak o dönemin önemli isimlerinin birçoğu hakkında maalesef yeterli bilgiye sahip değiliz. Oysa onları nesillerimize tanıtmak geleceğimiz açısından ihmal edilemez bir ödevdir. Bu nedenle elinizdeki kitapta Müslüman bilim öncülerinden coğrafya alanında yeni bir metot ve ekol oluşturan, farklı ekollerin önünü açan, idarî ve tasvîrî coğrafyacılığın öncüsü, dünya coğrafyacılarının babası olarak kabul edilen İbn Hurdazbih tanıtılmıştır.