Tertîbu’l-ulûm ilk yazıldığı ya da tebyiz edildiği 1128 tarihinden itibaren birçok talebe ve âlim tarafından istinsah edilmiştir. Saçaklızâde hiçbir zaman Osmanlı ilmiye teşkilâtının merkezinde yer almamasına rağmen eserinin kısa zamanda merkezde de akisler uyandırması câlib-i dikkattir. Bunun en bariz göstergesi de Osmanlı ilmiye teşkilâtının merkezindeki Sahn-ı Semân’da müderrislik yapmış olan Ahmed el-Alemî gibi bir zâtın eserde geçen ilhamla ilgili bir bahse dâir hemen reddiye yazmış ve bu bahisle ilgili talebeleri ikaz etmiş olmasıdır. Üstelik merkezden taşraya en azından ilmî seviyede haberleşmenin de süratinin bir alâmeti olan bu husus, Saçaklızâde’nin bu reddiyeden hemen haberdar olup ve hatta Risâletü’l-Cevâb ismiyle bir tenkid kaleme almış olmasıdır.
Bu neşrimizde Saçaklızâde’nin hayatı, eserleri ve hem tahkîkli Arapça hem de tercüme metinlerinin öncesinde uzunca bir inceleme bahsi yer almaktadır. İlimler tasnifi eserleri arasında son dönemlerde yer aldığı söylenebilecek bu eserin: Saçaklızâde’nin, Ekberî geleneğin meşhur mümessili Abdulganî en-Nâblusî’den Nakşibendiyye ve Kādiriyye erkânı üzere icâzet almış olması; Neşru’t-Tavâli‘ gibi Kādî Beydâvî’nin eserine yapmış olduğu şerhine rağmen kelâm ilmini “Gazâlî gibi” terk ettiğini beyanı; eserinin içerisinde döneminin medreseleri için -yine Gazâlî’nin İhyâ’sındaki gibi- başlangıç, orta ve ileri olmak üzere üç mertebede müfredât teklifi yer alması da eseri farklı yönlerden okumanın mümkün olduğunu göstermesi bakımından mühimdir. Bu açıdan -henüz eserleri ve hayatı üzerine daha geniş kapsamlı araştırmalar yapılmayı bekleyen- Saçaklızâde için “Maraş’ın Gazâlîsi” dense sezâdır.