Hatırat kitapları "günahlarıyla" "sevaplarıyla", "zaflarıyla", "kuvvetleriyle" bir tür "nefis müdafaasıdırlar." Özellikle de hatırat yazarının hadiselerin yakın tanığı oluşu, hatıratların en cezbedici yönü oluşturur. Hele de bu hatırat, Eşref Edip Fergan gibi İslamcı bir entellektüelin "İstiklâl Mahkemelerinde, tek kişilik hücrelerde, ölü kemikleri ve kafatasları arasında yaşanıp da" kaleme alınmışsa, daha bir anlam ve önem kazanır. Nitekim bu doğrultuda Eşref Edib`in çile, acı, korku, ıstırap ve sevinç sürecini içeren tutukluluk günlerini ve yargılanma sürecisndeki olayları hikaye ederken yıllar sonra yaptığı şu tahlil, hem muharririn İstiklal mahkemelrine dair hatıratını niçiz yazdığına açıklık getirmekte, hem de hayat ve hadiseler karşısında tavrımızın nasıl olması gerektiğine dari bize istikamet vermektedir.