Çağdaş Fransız felsefesinin birçok özelliğini kendi felsefesinde taşıyan Rancière, çağdaş Fransız felsefesinde önemli bir
düşünür olarak karşımıza çıkar. Eserleri birçok Fransız düşünürde olduğu gibi, edebi bir üslupla harmanlanmıştır.
Kavram ve yaşam arasındaki ilişkiyi, farklı disiplinler arasındaki sınırlarla oynayarak ele almıştır. Dilin merkezi rolü, onun
felsefesinde kendisini hissettirir. Bu noktalarda, çağdaş Fransız felsefesinin özelliklerini kendi felsefesinde barındıran
Rancière, Fransız entelektüel sahnesinin zenginliği içerisinde estetik ve politik meselelere getirdiği ayrıksı yorumları ve
kışkırtıcı savlarıyla öne çıkar.
Jacques Rancière'in hiyerarşilerle giriştiği sorgulama ve onun radikal eşitlik fikri üzerine odaklanan bu eser, bu sorunsalı
üç bağlamda ele almaktadır. Bu üç bağlam, politika, sanat ve pedagojidir. Politika alanındaki hiyerarşi sorgulamaları
Platon, Althusser ve Marx ile bir hesaplaşmayı sunarken, sanat alanında, Platon, Aristoteles ve estetik sanat anlayışı
üzerine bir okumayla karşılaşırız. Pedagoji alanındaki sorgulamada, bilgi, otorite ve "cahil hoca" üzerinden içi boş
varsayımların ifşasını görürüz.
Rancièreci açıdan eşitliğin ele alınışında ise, Rancière'in, bireysel düzeydeki eşitlik teorisinin politika, sanat ve
pedagojide, bir uzlaşı olarak değil, bir takım uyuşmazlık sahneleri olarak ortaya çıkıp kayboluşlarının örnekleri
görülmektedir. Eşitliğe (demokrasiye), bu bakış, beraberinde hem olumlu hem olumsuz eleştiri oklarını üzerine
almaktadır. Kitabın tamamı, bir yandan bu derin zihin dünyasını anlamaya çalışırken diğer yandan bu muhtemel eleştiri
oklarını kısmen de olsa cevaplamaya çalışmıştır.