Eğer, Yunus; o aşkı yüreğinde yaşamamış, yaşadıklarını böylesine yürekten yazmamış olsaydı, yaklaşık 800 yıl öncesinde yaşamış olmasına rağmen, günümüze kadar gelip, günümüz insanının yüreğinde bu kadar derinden yer edip, orada misafir olabilir miydi?
O aşkı yüreğinde yaşamamış olsaydı; şiirlerinde bu kadar hassas, bu kadar ince ve içten olmamış olsaydı, onun dizelere dökülen yüreğinin sözcük damlaları, bedeninde ve beyninde olgunlaşmamış olsaydı, o damlalar bugün bir divan olabilir miydi?
Ve Yunus; 800 yıl öncesinden günümüze Türk Kültür ve Medeniyetinin oluşumuna böylesine bir katkı sağlayabilir miydi?
En zoru da 800 yıldır nasıl oluyordu da gönüllerde yaşıyordu.
Bunun bir hikmeti yok muydu?
Belki de 'Erenler Himmeti'nin hikmeti, kalbe düşen o aşkta gizliydi.
Yaradan'ına olan o aşkta!..