Ölüm, şiddet, erdemsizlik, baskı, ayrımcılık, haksızlık, başkalarının acısından keyif almak, içten pazarlık,
olmadığı gibi görünmek, tabular... kısaca öyle ya da böyle kötülüğün bir biçimi her insanın hayatına sızar.
Ama bu kadar ortada olmasına rağmen onu ne olduğunu anlamak, onu bertaraf etmek veya ondan
korunmak o kadar da mümkün değildir. Çünkü kötülük, bütün insan - yapıp etmelerinin açık veya örtük bir
parçasıdır. Dolayısıyla onu bir 'yokluk' olarak düşünmek olanaklı değildir. Kant'ın felsefesinde de kötülük
kavramının mayası vardır. Felsefesindeki dip dalga sonunda meyvesini 'radikal kötülük' kavramı olarak verir.
Kant aklın sınırları ve özgürlük kavramı dâhilinde ahlaki, fiziksel ve metafiziksel kötülüğü (teodiseyi) teodise
meselesini ele alarak, ahlak ile dini dogmatizmden kurtarmak ve rasyonel bir temel üzerinde yeniden kurmak
ister. Çünkü mesele akıl sahibi varlık olarak insanın 'ne yapması gerektiği'nin sınırlarını belirlemektir. Bu
çalışma ahlak yasası, ödev, özgürlük, akıl, Lizbon depremi, teodise, optimizm, zamansallık kavramları
üzerinden söz konusu sınır belirleme çalışmasının izlerini sürmeyi amaçlamaktadır. Ayrıca sansür nedeniyle
maruz kaldığı kötülük - deneyimi karşısında Kant'ın takındığı felsefi tavrın bir örneğini de çalışmada bulmak
olanaklıdır.