Garip bir tesadüfle altmışların sonlarına doğru Konya televizyon ve kentsel dönüşümle tanıştı. Zengin Konya kültürü
ilk darbeyi de bu yıllarda aldı. Bu yıllar, sekiz bin yıllık temel üzerinde bin yılda inşa edilen köklü bir kültürün
yozlaşmaya başlamasının da miladı oldu. Yaklaşık on yıl sonra kurulan Selçuk Üniversitesi ise Konya'nın nüfus
yapısını oldukça çeşitlendirdiği gibi yeni yeni kültürlerin Konya'ya dâhil olmasına yol açtı. İlerleyen yıllarda gelişen
Konya sanayisi Konya'ya insan göçünü hızlandırdı. Çok geçmeden Konya şehir merkezinde, her biri
çocukluğumuzun üç beş Konya nüfusunu barındıran, üç ilçe oluştu. Bu süreçte Konya kültürünün muhafızları
mesabesindeki -çoğu Osmanlı bakiyesi- aile büyüklerinin birer birer rahmet-i Rahman'a kavuşmaları da Konya
kültürünün yozlaşmaya karşı koyacak mukavemetini iyice zayıflattı. Beton bloklar arasında zaten steril bir hayat
süren "çekirdekleşen aileler" yozlaştırıcı popüler kültürlerin taarruzları karşısında daha bir savunmasız kaldılar.
Bu kitap, 90'lı yıllardan günümüze değin kurtarabildiğimiz Konya şehir merkezi kültür hazinelerine dair makale,
bildiri ve ansiklopedi maddelerinden oluşmaktadır. Dolayısıyla zengin Konya kültürünün ancak bir cüz'ünü ihtiva
etmektedir. Lakin bu eksikliğine rağmen yine de dışa dönük, sıcak ve samimi insanlarıyla bayramların bayram,
şenliklerin şenlik, düğünlerin düğün gibi yaşandığı, hatta ölüm acılarının bile riyadan arınmış bir samimiyetle
paylaşıldığı bir Konya'dan nostaljik esintileri havidir.