Hayat -doğumdan ölüme- bir çıkışlar serisidir ve her çıkış tekâmül yolunda bir basamaktır. İnsân da kendi bedeninde/toprağında içinde taşıdığı "ilâhî öz" ile aydınlığa/ışığa çıkma ânını sabırla bekleyen bir tohum gibidir. Arz'a ilk çıkışımız/doğumumuz annemizin karnından olmuştu. İkinci çıkışımız ise bu fizik âlemden semâvî/rûhânî âleme tekrar yeniden doğuşumuzla gerçekleşecektir. Her doğum sancılı bir süreçtir. Bu nedenle hayat yolculuğunda karşımıza bir "sünnetullah" olarak çıkan/çıkacak her zorluk, çile, ıstırap, sancı mânevî/semâvî doğumumuz için bize sunulan bir fırsattan/imkândan başka bir şey değildir.
Anlaşılıyor ki, kozadan çıkabilmek bir idrâk/farkındalık olayıdır. Bunun için de insânın kozaya/eşyâya bağlı/bağımlı olan sınırlı, dar, nesnel olan aklından kozmik/metafizik akıl olan "Akl-ı Me'âd"a ulaşması gerekir. Rabbim! Sen bile gizli bir hazine olmaya rızâ göstermedin. Bilinmek/tanınmak istedin ve "Gayb-ı Mutlak"ından, yani "Amâ" adı verilen "Dipsiz Karanlık" kozandan tecellî ederek kendini "Ehadiyyet"ten "Vâhıdiyyet"e dönüştürerek açığa çıkardın. Üstelik bu tecellin Halk-ı Cedîd, yani "Yeniden Yaratılış" olarak an be an devam etmektedir.
Rabbim! Bizler de, Senin sonsuz sayıdaki özelleştirilmiş ve sınırlandırılmış tecellîlerinden başka bir şey değiliz. Halbuki âlem her an ifnâ/yok olup bir sonraki anda yeniden doğarken, Sen de Kendi'ni bu birbirlerini izleyen tecellîlerle izhâr etmektesin. Rabbim! Anlamaya/anlatmaya çalıştığımız bu hakîkatin idrâkini gönlümüzde ve zihnimizde zinde/canlı tutmayı nasip et bize. Her solukta değişen kozamızın perdelerinden kurtar bizi. Bu âleme Hz. Peygamber'in gözünden bakma zevkini/neş'esini fazlından lutfet bize. Çok iyi biliyorum ki, bu sadece benim niyâzım değil, senin de niyâzındır.