“Isparta’da düşen yolcu uçağında, 57 kişi yaşamını yitirdi. Uçakta, Türkiye’de toryum ve CERN
süreciyle ilgili önemli çalışmaları olan Prof. Dr. Engin Arık ve beş akademisyen daha vardı.”
Televizyonların tamamı, benzer cümlelerle son dakika olarak duyuruyordu yaşanılan faciayı.
Bir yerlerden Türkiye için düğmeye basılmıştı. Tapınakçılar, Masonlar, Üst Loca ve daha birçok
örgütün bir araya gelerek oluşturduğu hain yapı, Büyük Ev’i masaya sürmüştü. Ancak yalnızca
bir şeyi hesaba katmamışlardı, Türk devleti her şeyin farkındaydı.
“-Toryum denilen bir maden var ve ülkeler bunu normal yollarla konuşmak yerine, gizli güçlerini
devreye sokuyorlar.
Abel Gregor gülümsedi:
-Feridun Bey, bahsettiğimiz element petrol, doğalgaz ya da başka bir şey gibi değil, dünyanın
gerçek sahibini belirleyecek bir element bu.”
Yaşanmış gerçek olay ve kişilerden esinlenerek kaleme alınan bu roman;Türk devlet aklını,
kendine özgü bir kurgu ve karakterlerle okurla tanıştırıyor.
“Konuşacak dermanı kalmamıştı, korku dolu bakışlarla boğazında ki namlunun sahibini tanımaya
çalıştı. Kendisine cevabı yine Lider verdi:
-Türkler, yanlış yapanı asla affetmezler.”