Okudukça, kırmızı çizgilerin kalın olanlarından şüphelenmeye başladım. Bunlar biz olabilir miydik? Önce, kuruntudur, her şeyi üstüme alıyorum, psikolojim de iyice bozuldu zaten, gibi telkinlerle kendimi rahatlattım. Ama sonra, Vadideki Zambak sayfa iki yüz on beşteki satırları görünce... “Bencillikle kirlenmiş sevgiler fazla bir ilgi uyandırmıyor insanda, her türlü hesaptan, çıkarcı hareketten tiksiniyor insan yüreği.” Cümlenin altını kırmızı kalemle o kadar bastıra bastıra çizmiş ki, kırmızı renk yukarı doğru taşarak harflerin yarısını içine almış. Sadece bu da değil, ok işaretiyle sayfanın yan boşluğuna çıkarak, beş tane kocaman soru işaretiyle bu cümleyi kastetmiş. Kendimi daha fazla kandırmanın bir anlamı yoktu, taşmış kırmızı boya bizdik!
Masada Fazla Tabak’ta ağaçtan bir adam çıkıyor, evladına sarılamayan bir baba. Dallarında kuşlar var ağacın, cıvıldamayı unutmuş kuşlar. Beraber yaşamayı başaramayan kahramanları var hikâyelerin geçmişle bugün arasında savrulan. Halaya ayak uyduramayan ayaklar fotoğraflardan, aynalı şifonyere sığmayan ruhlar çekmecelerden taşıyor. Firdevs Tan Dikmen’in sofrasında gerçekle düş iç içe. Her öyküde masada fazladan bir tabak var, okurunu arıyor.