Devrinin tarikat hayatı, tarihî hâdiseleri ve şahsiyetleri ile ilgili oldukça önemli bilgileri ihtiva eden bu eser, müellifin başta oğlu, halife ve müritleri olmak üzere, bazı devlet ricaline, kendi mürideleri oldukları anlaşılan hanımlara ve diğer kimselere yazmış olduğu mektupların sonradan bir araya getirilmesinden ibarettir. Hasan Sezâyî-i Gülşenî Hazretlerinin, oğlu ile halife ve müritlerine yazdığı mektuplarda onların hâl ve hareketleri ile yakından alâkadar olmakta, tarikat faaliyetleri hakkında onları aydınlatmakta, kendilerine nasihatte bulunmakta, bu vesile ile muhtelif dinî ve felsefî meselelere dair fikirlerini de açıklamaktadır. Hasan Sezâyî Hazretlerinin bu mektupları, Şeyhi La'li Fenayi Efendi'nin "Şerh-i Manevi-i Şerîf" adlı eseriyle birlikte basılmıştır. (Eserin ilk 168 sayfası Şerh-i Manevi-i Şerîf, Mektubat-ı Hasan Sezâyî Hazretleri'nin 1-7 arası "Terceme-i Hâl-i Hazret-i Hasan Sezâyî Hazretleri", 7-145 arası Mektubat-ı Hasan Sezâyî Hazretleri'dir. (İstanbul 1289, Amire matbaası, taş basması) Mektubatıyla ilgili bilgileri elimizde bulunan taş basması eserden faydalanarak veriyoruz. Mektubat-ı Hasan Sezâyî Hazretleri'nin ayrıca iki tane de yazma nüshası vardır. Hasan Sezâyî Hazretleri'nin vefatından sonra yerine geçen oğlu Mehmet Sadık Efendi'ye yazdığı üç mektuptan anlaşılıyor ki Hasan Sezâyî Hazretleri, oğlunu, vakfın idari işlerinde, tarikatın Edirne dışındaki tekkelerinde görevlendirmiştir. Hasan Sezâyî Hazretleri, büyük kızından Ebü'l-Vefa Muhammed adında bir torunu olduğunu, oğluna yazdığı ikinci mektuptan anlıyoruz. Üçüncü mektuptaki "gerek halan gerekse kız kardeşlerin dua ederler." ifadelerinden, iki kızı ve bir kız kardeşi olduğu anlaşılıyor. Mehmet Sadık Efendi'nin gençlik yıllarında biraz babasını üzdüğünü şu ifadelerden anlıyoruz. "Bilirsin ki bana isyanın çoktur. Ben daima af etmekteyim. Eğer bu vasiyetlerimi tutarsan, hem dünyada aziz ve muhterem, hem de ahirette ikrama nail olup, rızamı tahsil etmiş olursun". Bu üç mektupta çok önemli nasihatlerde bulunur: "Daima insanların ayıplarını gizle, kimsenin ayıbını yüzüne vurma. Gazap ve kırgınlığını yenmeye çalış. Yaşlılara izzet ve hürmet eyle. Fakir gördüğün yerde, elinde bulunan ile onlara yardımcı ol. Bunlara riâyet edersen, yüce Mevlâ her yerde seni aziz eder. Çok yaşarsın. Tembel ve avare insanlara uymayasın; dinsizlerle görüşmeyesin. Ehl-i sünnet, şeriat ve tarikati sağlam olanlarla dost ol!" Hasan Sezâyî Hazretlerinin mektuplarından anlaşılıyor ki o, aynı zamanda çok iyi bir nasirdir. Mektupları, tarihî değerleri yanında, devrinin nesir üslûbu bakımından da mühimdir. Mektuplardaki üslûp ve ifade, yazıldıkları şahıslara göre, nispeten farklı bir mahiyet arzetmektedir. Devlet ricali ile âlim ve tarikat şeyhlerine yazılan mektuplardaki dili ve üslûbu; oğluna, diğer halife ve müritlerine yazdığı mektuplardakinden daha ağırdır. Oğluna, halife ve müritlerine yazdığı mektuplarda oldukça sade, samimi bir dil ve üslûp kullanmış, halk arasındaki ifade ve atasözlerine yer vermiştir. Mektubatın son kısımlarında bacılara ve hanım müritlere yer vermesi, hanımlara değer vermesi, çok güzel ve kibar bir üslûpla hitap etmesi, onların da bu toplumda önemli bir konuma sahip olduklarını göstermesi son derece manidardır. *