Anne babasının üzerine gömülmek istiyordu. Çocukken sabahları koşarak odalarına dalıp üzerlerine atladığı günleri hatırladı. Kendisini gerçekten sevdiğinden emin olduğu bu iki insandan özür dileyebilirdi orada. Nasılsa tekrar diriltilecekleri güne kadar epey bir zamanları olacaktı. Onlara ne kadar pişman olduğunu anlatıp gönüllerini alacak, sonra da kendisini koca dünyada bir başına bırakan akrabalarını şikâyet edecekti.
Evet, hiç beklemediğim bir anda, diye tekrar etti kendi kendine. “Hayatını kurtardığım için bana minnettar kalan insanların anlattığı unutulmaz bir hikâyem olacak.”… Özellikle yaşlıların otobüslere bindiği saatlere dikkat eder oldu. Uyuklayan, kravatını gevşeten, terleyenleri gördükçe acaba bir müdahaleye ihtiyaçları olur mu diyerek etraflarında oyalanıyor ama beklentisi her seferinde boşa çıkıyordu. İyice canı sıkılmaya başlamıştı. Neden herkes bu kadar sağlıklıydı?
Melekli Oda’da sıradan konuların ustaca bir kurguyla mükemmel birer öyküye dönüştüğüne şahit oluyoruz. Hande Aydın, köye yerleşen bir şehirlinin, küçük dükkanının önünden geçtiğimiz bir yorgancının, hırsı yüzünden başı derde giren bir kadının, yalnızlıkla cezalandırılan bir adamın, vegan olmaya çalışan bir gencin ve daha birçok karakterin iç ve dış dünyasına ayna tutuyor. Ve biz bütün bunları bazen düşünerek bazen de tebessüm ederek okuyoruz. Semt pazarlarında, havaalanında, camide, bahçede dolaştıktan sonra bizi kimi zaman şaşırtıcı, kimi zaman da belirsiz bir son bekliyor.