Yorumun, dış dünyanın gereklerine göre yeniden değerlendirilebilen bir eylem olduğu gerçeği, metnin dokusunun hangi koşullarda ve hangi ölçütler ışığında biçimlenebileceği gibi faktörler, yorumun metin kuşağından güncel kuşağa aktarılmasını da zorunlu kılmaktadır. Burada dikkatte uzak tutulmaması gereken husus ise, dönemsel algının ilgili yorumcunun kendi nitelikleri ile uygun frekansta buluşabildiği oranda gerçek bir anlamlandırmanın meydana gelebileceğinin unutulmamasıdır. Bu uyumluluk, ilgili metnin ortaya çıktığı koşulların tarihsel anlamından da beslenebilmelidir. Tüm bu zorunlu noktalar yan yana gelmeden metnin sağlıklı olarak yorumlanamayacağı açıktır. Bunun en açık delili, yorumlama süreçlerinde sonu gelmeyen tartışmaların varlığıdır. Bu bağlamda Sokrat'ın, münakaşa konusunun belirsizliği metaforu ile yorumlama sürecinin buna bağlı sürekliliğinin kaçınılmazlığı yeniden gündemde kalacaktır. Bu noktada her metinin yorumlanmak için var olduğu gerçeği bilinmektedir. Yorumcu dönemsel algıların ortak kodu ile kendi niteliklerini sentezleyerek metnin dokusunu çözümleyebilir. Metnin oluştuğu tarihsel koşullar, yorumlama süreçlerinde gözden uzak tutulmamalıdır. Metnin kök anlamı, daha sonraki dönemlerde yorumlanması süreçlerinde zedelenmeden; yeni anlam katmalarına açık biçimde yeniden boyutlanabilmektedir. Bu boyutlanma ile metinin kök anlamı kaybolmaz; aksine yeni içeriklerle dönemin algı kuşağına ve idrakine çok katmanlı değerler katar. Kök anlamın ana damarı metindir. Yorum, tehdit algısı olarak değerlendirilmemeli, metnin anlam kuşağını genişletebileceği düşünülmelidir.