Kendini fiziki olarak çok iyi geliştiren Hz. Mus'ab b.Umeyr, ruhunda açlık hissetti. Efendimiz’i (sav) tanıyınca ona öylesine inandı ve onu öylesine benimsedi ki Efendimiz’den (sav) ayrılamam derken kader onu hep uzaklaştırdı. Mekke yaşanılmaz olunca önce Habeşistan ve ardından Birinci Akabe Bîatı ile Medine'ye hicret etmek zorunda kaldı. Bedenen olmasa da manen hep Efendimiz’in (sav) yanında yer aldı. Yaşadığı hayat, Hz. Mus’ab’ın samimiyetinin, teslimiyetinin ve bir gencin, kendi iradesine ne kadar sahip çıkabileceğinin göstergesiydi. Hz. Mus’ab hiçbir bahanenin arkasına sığınmadan, kalabalıklara göre değil inancına göre yaşamanın sembolü oldu. İşte bu nedenle Efendimiz (sav), onu “Mus’abu’l-Hayr” (Hayırlı Mus’ab) diye anıyordu.