"Bir yere bağlanmadan, tutunmadan, akan suyun üzerinde gider gibi yaşıyordum. Soğuk bir ölü, yüzen bir cesedimsi varlık olduğumu daha iyi anlıyordum. İçime bir donukluk, acımasız, soğuk bir duygusuzluk yerleşmişti ve içimdeki çürümenin dışarıdan da anlaşıldığı aşamanın başına gelmiştim."
Her istediğini zahmetsizce elde etmesini sağlayacak bir servete sahip genç bir adamın bu burjuva refahının ötesinde hiçbir şeyi arzu etmeyişinin bir alışkanlığa dönüşmesine dair; varoluşu, duyguları, duyarsızlaşmayı ve arzu etme arzusunu sorgulayan bir hikâye...