Aklımız ermeye başladığında, önce küçük hayaller kurarız.
Yaşadığımız mahallemiz kadar, köyümüz, şehrimiz kadar.
Biz büyüdükçe hayallerimiz büyür.
Önce memleket kadar olur, sonra dünya kadar!
Ardından uzanıverir boşluğun sonsuzluğuna!
Biz büyüdükçe hayallerimiz de büyür,
Sonsuzlaşır...
Kimileri ‘Uçuk-kaçık' der umursamaz, kimileri üzerinde bile durmaz. Kimileri ‘Bırakma peşini' der
"Yüreğin inanmışsa...
Aklın alıyorsa...
Hele de takatin varsa, yürü hayallerinin peşi sıra!
O nereye kadar giderse gitsin düş peşine...
Kendine inan, hayallerine inan..."
Ve hiç kuşkusuz ‘Önce Yüreğin İnansın!'
Sarıl sarılabildiğin kadar...
Seni ondan koparmak isteyenlere fırsat verme sakın!
Tıpkı Ali Rıza gibi, tıpkı Gülbahar gibi,
Tıpkı ‘Sevda'nın dostluğa inandığı gibi,' birbirinize inanıp düşün hayallerinizin peşine.
Ve sonuçta neler olacak yaşayarak görürsünüz...
Yeter ki; ‘Önce Yüreğin İnansın!'