Peygamberler, ilâhî hükümleri ve bilgileri insanlara birinci kaynaktan, en doğru biçimde aktaran, Yüce Yaratıcının insandan istediği hayat ve âhirete hazırlık konusunda onlara yaşayış ve inançlarıyla örnek olan Allah elçileridir. Onların kıssaları ne sıradan bir masal, ne de basit bir hikâyedir. İslâmiyetin derûnî boyutunu, "ihsân" mertebesini oluşturan tasavvufun mensupları için peygamber kıssaları dînî hayâtı sağlam bir biçimde tanıma ve yaşama yolunda önemli vâsıtalar olarak başlangıçtan beri kullanılagelmiştir. Hattâ menâkıbnâme geleneğinin bunun bir uzantısı olarak geliştiğini söylemek, pek de yanlış bir görüş sayılmaz. Gürerin bu çalışmasında, sâdece tasavvuf tarihinde değil, görüşleri ve eserleriyle dünya düşünce tarihinde derin izler bırakmış olan iki büyük sûfînin, İbn Arabî ve Mevlânânın, peygamber kıssalarını nasıl değerlendirdikleri, yorumladıkları örnekler vâsıtasıyla işlenmiştir. Şüphesiz ki, bu iki güzîde mütefekkirin düşünce hayâtında ve sisteminde peygamber kıssaların vazgeçilmez bir yeri vardır. Bu kitapta, mârifetullah ırmağından doldurulmuş kadehlerin sûfiyâne zevk ile yudumlanışının ve hidâyet ışığından süzülen pırıltıların temâşâsının örneklerini bulmak mümkündür.