Vay be
beklemeyi keyif haline getirebilmek!... İşte işin sırrı bu. Zaten hayatta her şeyi beklemiyor muyuz her şeyin takdir edilmiş bir vakti zamanı yok mudur.
Ders saatini bekle, çekim saatini bekle ,film başlayacak bekle, çocuk büyüyecek bekle, iftarı bekle, otobüs bekle, tren bekle, vapur bekle, vatanı bekle eşini bekle, doğumu bekle, ölümü bekle sıranı bekle kardeşim sıranı bekle, bekle bekle.
Bir alim insana en çok ızdırap veren hadisenin ateşten sonra, beklemek olduğunu söyler.
Allah hepimizi ateş ve beklemenin azabından korusun.
Ya sen şu üç günlük dünyada neyi bekliyorsun Reha Yeprem?.. ya da neyi beklediğini biliyor musun?. öyle acele yok bekle bakalım. Tekkeyi bekleyen çorbayı içer; tekke ne? Çorba ne?
Bütün alem zaten zamanı belirlenmiş olayları hadiseleri bekleye dursun yine bir kitap yazma hevesi ile yollara düştük. Yine tüm cehaletimizle kalemi aldık ele çıktık yola ve sizlere çevrede zuhur eden bazı hadiseleri yine kendi yaşam kesitlerimden ve sırlar dünyası programıma gönderilen yüzlerce mektuplarda kıymetli seyirci kardeşlerimizim hayat tecrübelerinden zaman zaman bizzat onların kendi ifadeleriyle ve sır kapıcısı perspektifiyle anlatmaya çalışacağım.
Belki de neyi niye beklediğimizin cevabını buluveririz. Belki de hepimizin neyi niye beklediğini bilenin bizi ve sonumuzu da niye beklediğinin cevabını.
Kim bilir?....