Pico’nun bu eserini birkaç sebepten ötürü Türkçenin okurlarına aktarmak istedik. Öncelikle aşk konusu felsefe tarihinin belli başlı
konularından birisi olmuş, konunun büyüklüğünden olsa gerek, aşk hakkında kalem oynatan her bir filozof kendi durduğu yere göre bir
aşk tasviri yapmıştır. Felsefe ile doğrudan meşgul olmayan okurlar da konunun evrenselliğinden ötürü bu metinlere yakın ilgi duymuş,
yazılanları heyecanla takip etmiştir. Akıl belki aşkı hiçbir zaman hakkıyla kuşatamayacak ama bu eskimez-yıpranmaz, her dem yeni, her
daim insana hayatiyet aşılayan şey hakkında harcanan vakit ve emekler her zaman değerli olacaktır. İkinci sebep, Pico’nun felsefe ve
ezoterizm tarihindeki yeriyle ilgilidir. Çok yönlü bir şahsiyete sahip olan Pico ezoterik muhtevanın ve alakanın Avrupa’ya
gelmesinde/dönmesinde tarihî bir rol oynamıştır. Bu rol de Yahudi Kabala geleneğini çevresindeki Yahudi bilginler ve tercümanlar
aracılığıyla yazılı ve sözlü yollardan öğrenerek Hıristiyanlıkla uzlaştırmaya çabalaması ve böylelikle Hıristiyan Kabalacılığı olarak
nitelenen akımı başlatmasıdır. Üçüncü sebepse Pico’nun İslam felsefesiyle de yakın bir irtibat kurmuş olmasıdır. Rönesans dönemi
entelektüellerinin düşünce dünyaları yakından incelendiğinde, İslam’ın Rönesans’a hatırı sayılır bir etkide bulunduğu görülmektedir.
Kısa ömrünün önemli bir bölümü Floransa’da geçen Pico da İslam tefekküründen etkilenen önde gelen Rönesans şahsiyetlerinden
birisi olmuştur. Ona dair bu hususiyetin ülkemiz okurları tarafından ilgiyle karşılanacağı kanaatindeyiz.