Rabbimiz, sahabelerden memnuniyetini şöyle ifade eder: "Andolsun ki o ağacın altında sana biat ederlerken Allah, müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bilmiş, onlara güven indirmiş ve onları çok yakın bir fetihle
mükâfatlandırmıştır." "İman edip de Allah yolunda hicret ve cihat edenler, (muhacirleri) barındıran ve yardım edenler var ya, işte gerçek müminler onlardır. Onlar için mağfiret ve bol rızık vardır."
Peygamber medresesinden çıkmış olan değerli ve fazilet sahibi sahabeler, Allah Rasulü'ne tabi olarak mertebelerin en yücesine nail olmuşlardır. Bundan dolayı müminlere yakışan, sahabe efendilerimizi hayırla anmaktır. Onlara hakaret ve kötü yakıştırmalar büyük günahlardandır. Abdullah b. Mesud şöyle demiştir: "Kim teselli bulmak isterse, Allah Rasulü'nün ashabı ile teselli bulsun. Çünkü onlar; yeryüzünün en temiz kalplileri, en âlimleri, en zahitleri, yolun en güzelinde olanları ve durumu en hayırlı olanlarıdır. Onlar, Allah'ın Rasulü'ne eşlik etmek ve dinine yardım etmek için seçilmiş kimselerdir. Onların faziletlerini kabul edin ve
onların yolundan gidin. Kuşkusuz onlar, dosdoğru yol üzere idiler." Ashab, tabiin ve selef-i salihînin hayatlarına göz atan herkes, onların Kur'an'ı öğrenmek için ortaya koydukları gayret ve azim karşısında duygulanır. Onların Kur'an'ı öğrenmek için zorlukların üzerine, yemeğe koşan aç kimseler gibi gidişleri, sahip oldukları tüm değerli şeyleri Allah'ın kitabı için harcamaları, uçsuz bucaksız çöllerin vahalarında yaptıkları
yolculuklar ve neticesinde dünyanın en uzak beldelerine Kur'an'ı ulaştırmaları kimin hoşuna gitmez ki? Peki, onların sergilemiş olduğu bu gayretleri güçlendiren faktörler nelerdi? Onlardaki bu güçlü azmin sebepleri ne idi?