"Böylesine boş bir kafanın bunca çabuk gelen bir ünden sarhoş olmaması düşünülebilir miydi?"
Hayatım boyunca tek bir düşünceye saplanıp kalmış insanların her türü hep dikkatimi çekmiştir.
Çünkü bir insan, kendini sınırladığı ölçüde sonsuzluğa da yaklaşmış demektir.
"Böyle yapay bir şizofreni, böyle bir bilinç bölünmesi, elbette ki normal bir insan için düşünülemez.
Fakat ben her türlü normallikten kaba güç kullanılarak koparılmıştım. Bir tutukluydum ve suçsuz yere
hapsedilmiştim. Aylardır ustaca bir biçimde yalnızlığın işkencesini yaşıyordum. İçimde biriken öfkemi
çoktandır herhangi bir şeye boca etmek isteyen bir insandım. Bu anlamsız oyundan başka elimde
başka bir şey bulunmadığından, öfkem, öç alma isteğim, fanatik bir biçimde bu oyuna yönelmişti.
Kendisiyle tek savaşabileceğim, yine kendimdi, öteki Ben'imdi. Kendime karşı oynarken oyunun akışı
içerisinde aşırı bir heyecan ve hırs noktasına yükseliyordum."
"Satranç" Buenos Aires'e doğru yol almakta olan bir yolcu gemisinde, bir dünya şampiyonuna karşı
oynanan birkaç el satranç oyunundan İkinci Dünya Savaşı sırasındaki Nazi Almanyası'na dek uzanan
nefes kesici bir öyküyü konu ediniyor.