Hakikatin er ya da geç mutlaka ortaya çıkmak gibi
bir huyu vardır derler.
Aslında hakikat hep vardır. Hakikatin yok zannedildiği zamanlar, sadece gizlenmeye çalışıldığı zamanlardır.
İnsanlar puta taparken de aciz bir insana tanrı
muamelesi yaparken de dünyevi bir metanın ya da
lezzetin varlığına kul olurken de hakikat varlığını
yine sürdürür.
Her mekân ve zamanda tekrar edegelen hikâye şudur: Herkes gerçeği bildiği ve vicdanen hakikati hissettiği halde hiç kimse kurulu düzeni ve düzenin sahiplerini karşısına alıp hakikati söylemeye cesaret edemez.
Ta ki kralın üstünde olmayan elbiseye methiyeler dizen yalakaların arasında bir hakikatperest çıkıp
“kral çıplak” diyene kadar.
Ve bir zamanda kibirli krala “benim rabbim güneşi doğudan getirir sen de yapabilirsen batıdan getir” diyen İbrahim hakikatin temsilcisi olmuştu.