Milletler, tarih boyunca belirli özellikleri ile öne çıkmışlardır. Bazıları tarihi yapmış, bazıları tarihi yaşamış, bazıları ise, hem tarih yapmış hem de tarihi yaşamıştır. Türk milleti, hem yapan, hem de yaşayanlardandır. Tarihin yolunu gelecek için yürüyen Türk milleti, seyahat esnasında yapıp ettiklerini önce sözlü, ardından da yazılı olarak görünür kılmıştır. İşte, bu yüzdendir ki, edebiyatın tarihi, milletin de tarihidir. Ferdin duygu ve düşünceleri, toplum dediğimiz büyük yapının ortak değerleri çerçevesinde bir araya gelirken, yarına ses verebilme erdemine de çığlık olmuştur. Aynı şekilde, toplumun olgunluğa erişmesi noktasında, toplumun en küçük parçası olan ferdin sağlam ve sağlıklı adımları, yolculuk durumunda önüne çıkan olumsuzlukları yok etmek için kahramanlık görevini yerine getirmişlerdir. Tarih yapmaktan sürgüne uğratılarak tarih yaşamaya mecbur edilen Osmanlı, özellikle on dokuzuncu asrın ikinci yarısından sonra, sanat ve edebiyat alanında da büyük kırılmaları yaşamıştır. Tanzimat devri ile başlayan yenileşme hareketleri, edebiyat tarihimiz için yeni ve farklı adımların atılması sonucunu doğurmuştur. Sadece on dokuzuncu asır değil, yirminci asır ve günümüz edebiyat algısı açısından da münakaşaların merkezine konumlandırılan Ziya Paşa ve Harâbât Antolojisi, Tanzimat'tan beri yazılan eserlere ilham kaynağı olmuştur. İlham iki yönlüdür. Birincisi, yeniye varlık alanı açabilmek uğruna yıkılması lâzım gelen ikon HarâbâtAntolojisi'dir. İkincisi, eskinin tenkidi ve inkârı bahis konusu olduğunda dönülen üs, yine Harâbât'tır. Batılılaşmaya bağlı olarak yeni hâkim, eski mahkûmdur. Faik Reşad da, hâkim fikrin peşinde ve Namık Kemâl'in Tahrîb-i Harâbât'ta ileri sürdüğü iddiaları doğrulamak maksadına yönelikmiş hissi uyandıran bir edebiyat tarihi kaleme almıştır. Edebiyat tarihi, başından sonuna kadar, özellikle, kuram meselesini münakaşa zeminine taşıdığı yerlerde, ortaya koyduğu fikirlerin neredeyse tamamı, Ziya Paşa'nın söylediklerine muhalefet ve onun ileri sürdüğü kanaatleri yok saymaya yöneliktir. Aynı zamanda, eserde zikrettiği sanatkârlara ilişkin fikirlerini de, Paşa'nın görüşlerine karşı çıkarak doğrulamanın derdindedir. Faik Reşad, Namık Kemâl'in Tahrîb ve Ta'kîb'inde, Ziya Paşa'ya karşı gerçekleştirdiği hücumları, haklı ya da haksız sorgulaması yapmaksızın, Târîh-i Edebiyât-ı Osmâniye'sinde tekrar etmiştir.