İhtiyar, pencerede yoktu. Perdenin arkasına saklandığını düşündüm. Yarı açık camı yavaşça
ittim. Yoktu. Duvardaki resmini gördüm önce. Küflü çerçeveden sızan nem, resmi sarartıp
geriye buruşuk bir yüz bırakmıştı. Saçı, yüzü, hatta gözleri net değildi. Odadaki her şey gibi
resim de eskimişti. Tavandan sallanan karanlık ampul kendini aydınlatabiliyordu sadece.
Eşyaları ve bizi nasıl öldüreceğini seçmişti ihtiyar. Her şeyin üstünde bir hâkimiyeti vardı ve
gülümseyerek çürütüyordu bizi.
Bacalardan gökyüzüne yükselen kirli dumanlar, yarı karanlık evler, meraklı ve tedirgin
mahalleliler, ağaçların tepesinde kanat çırpan telaşlı kuşlar ve öykülerdeki kahramanların
arasına birer gölge gibi sokulan yabancılar... Telli Dastar, satırlarında taşıdığı esrarın okuyucu
tarafından çözülmesini düşleyen hikayelerle dolu.