Tevfik Akdağ, Türk şiirinin modernleşme sürecindeki önemli duraklarından biri olan İkinci Yeni'nin kuytusunda kalan şairlerindendir. 1950'lerde gelişen bu şiirsel tavrın içinde şahsiyetini bulan ve her şair gibi kendi özgün yorumuyla İkinci Yeni'ye eklemlenen halkalardan biridir. "Duygu" ve "akıl", şairin hayata bakışında da şiirlerinde ve düz yazılarında da birbirini bütünleyen, birbirinden güç alan iki temel kavramdır. Bu yüzden İkinci Yeni'nin gerçeküstücü, akıldışı uygulamalarına mesafeli yaklaşan Akdağ'ın, düz yazılarında da ısrarla üzerinde durduğu konu, aklın önemi ve akılcı pratiklerdir.
Kendi ifadesiyle "etkin ve kalıcı bir edebiyat yapıtı" yaratmaya çalışan şair, eserlerinde "güçlü bir dil"in, "özgün bir anlatım"ın ve "ustaca yakalanmış evrensel bir öz"ün peşindedir. İkinci Yeni'yi bir kaçış şiiri olarak gören, toplumsal ve siyasal sorunlara uzak kalmakla yadırgayan çevrelere bir yanıttır Akdağ'ın şiirleri. Yazarın deyişiyle, "onun, Cezayir'den Santiago'ya, Roma'dan Harput'a farklı kültürlere açılan bir şiir evreni, toplumsal meselelerin odağında evrenseli yakalama çabası vardır". Sadece şiirlerinde değil, düz yazılarında da "düşünce"leri ile "düş"lerini besleyen bir şair/yazar; bir "düş/ün adamı"dır Tevfik Akdağ.
Bu kitap, unutulmuş bir şairi ilk kez derinlemesine bir inceleme ile dikkatlere sunuyor. Akdağ'ın kesintilerle de olsa kırk yılı aşan şiir yolculuğuna bütüncül yaklaşan bu çalışma, şairin özelinde bir dönemin de tanıklığını yapıyor.