Zaman, göçmenin ruh bulduğu bir boyuta dönüşür. Her geçen gün, göçmen için varoluş ya da yok oluş arasında bir tercihtir aslında. Dönüş ve kalış arasında bir ikileme dönüşen bu durum, “kalmak” ile beraber yeni bir yükün ve varoluşun sorumluluğu üstlenilir. Suriyelilerin Türkiye’ye gelişlerinin üzerinden geçen 10 yıldan fazla süreç, kalmaya karar verenlerin ortak dil, kültür ve tarihsel hafıza etrafında bir araya gelmelerini ve hâkim kültürden ayrılarak politik bir varoluş stratejisi belirlemelerine de zemin sundu. Ancak birtakım sosyolojik ve ekonomik nedenlerden dolayı fiziksel alana yansı(ya)mayan bu realite çok büyük oranda dijital mecralarda yoğunlaşmaktadır. Dijital diasporanın temel parametrelerini barındıran bu varoluş stratejisi, Türkiye’deki Suriyelilerin yeniden ve güncel bir perspektif ile ele alınmasını zorunlu kılmaktadır. Sanal platformlardaki paylaşımlara dikkat edildiğinde, Suriyelilerin Türkiye’de kalış sürelerine bağlı olarak ilgi alanlarının, sorunlarının ve beklentilerinin değiştiği görülmektedir. Nitekim göçün ilk dönemlerinde geri dönme, akrabalarından haberdar olma, geride bırakılanlarla iletişim kurma girişimleri, süreç içerisinde yerini Türkiye’de kalmaya ve gelecek kuşağın kimlik, kültür ve anavatana dair aidiyetlerinin korunmasına yönelik endişelere ve faaliyetlere bırakmaktadır. Bu noktada anavatan Suriye ve ona ait değerler nostaljik bir zeminde kurgulanmakta ve diasporik bir algı ile yeniden inşa edilmektedir